banner

Thursday, February 22, 2007

heidegger'de varlık ve zaman- vol.II

a. kadir çüçen


III. ZAMAN VE VARLIK

Felsefeye yeni başlayanın öğreneceği ilk şey, felsefenin ger­çeği araştıran bir düşünce biçimi olduğu şeklindeki klasik ta­nımdır. İkinci adımda ise "gerçek"in Varlık, varolan, hakikat ve varolma olduğudur. Kısaca felsefe, Varlığı yani gerçek Varlığı araştırıp betimlemeye çalışan soyut ve tümel bir düşünce siste­midir, diye tanımlanabilir. Felsefenin en temel kavramı olan Varlık, ontoloji veya metafizik içinde ele alınmış ve diğer kav­ramlardan öne çıkarak, onların göz ardı edilmesine veya değer kaybetmesine neden olmuştur. İşte bilgi, doğru, iyi, güzel gibi kavramlar hep gerçek Varlığın gölgesi altında açıklanmaya ve anlaşılmaya çalışılmıştır.

Gerçek Varlığın veya Varlığın hakikatinin ortaya çıkmasında öyle bir kavram vardır ki, bu her ne kadar üstü örtük ve arka planda olsa da, Varlığı asıl belirleyen hep o olmaktadır. Varlığı gerçek ve edimsel yapan nedir? Başka bir deyişle, varlığı Varlık yapan nedir? Aristotelesçi bir söylemle varolanı varolan yapan nedir? Sorumuzu en genel ve anlaşılır şekilde formüle edersek şöyle olmalıdır: "Varlığı ortaya çıkaran, onu aydınlatan, belir­gin yapan ve gizemini ortadan kaldıran nedir?" Bu sorunun cevabı Heidegger'e göre, "Zaman"dır. "Varolan, zamansal olandır”

Yanıt, basit ve kesindir, fakat ürkütücüdür. Varlıkla her an iç içe olup onu aydınlatan ve onu hep varlık olarak varlık yapan zamandır. Yalnız burada unutulmaması gereken şey, varlığı varlık yapan zaman, metafizik ve aşkın anlamdaki bir varlığı değil edimsel ve hakikat alanındaki varlığı aydınlatır. Böylece Varlığın iki ayrı anlamını da bilmek ve zamanın yalnızca gerçek ve edimsel olan varlığın içinde olduğunu ve bunun sonucunda böyle bir varlığın zaman olmadan var olamayacağını kabul et­mek gerekmektedir.

Bu sav ilk defa öne sürülmediği gibi son defa da olmayacaktır Bu, sorgulayan ve düşünen varlık olduğu sürece hep öne çıkacaktır. O hâlde varlık zamandır veya zaman varlıkla birlikte vardır. Zaman varlıkta vardır veya tersi de doğrudur. Heidegger bu savı temellendirmek için, felsefe tarihine başvurur ve oradan aldığı kaynakla bunu savunur. Eğer bu sav temellenemezse var­lık karanlık ve zaman dışında kalacaktır. Böylece metafizik ve aşkın varlık tekrar gündeme gelecektir, görüşündedir.

Temellendirme felsefenin içinde kalınarak yapıldığı sürece geçerli ve diğer varlık anlayışını tahrip edecek güçte olacaktır. Başka bir deyişle, karşı çıkış ya da temellendirme felsefe tarihi­nin dışında değil, içinde, kısaca felsefeden kopmadan ve onun kavramlarıyla olacaktır. İşte bu yöntemi Heidegger olumlu yı­kım (positive destruction) olarak açıklıyor.

Galileo ve Newton'un üç boyutlu evreni çağımızda artık dördüncü boyutla açıklanmaktadır. Einstein'in görecelilik ku­ramı ve diğer bilimsel gelişmeler sonucu “zaman"ın önemi an­laşılmış ve yeni bir boyut olarak varlıkların anlaşılmasında önemli olmuştur. Zaman boyutu yalnızca bilimde değil, aynı zamanda felsefe kuramlarında da yeni bir yorumla temel kav­ram olmuştur. Martin Heidegger, geliştirdiği temel ontolo­jisinde "Varlık ve zaman" birlikte anlaşılmıştır. Hatta "Varlık zamandır" demek daha doğru olacaktır. Böylece günümüz felse­fesini ve ontolojisini en çok etkileyen Heideggerci varlık anla­yışı, Azız Augustinus'ta olduğu gibi, zaman kavramını da öne çıkarmıştır. işte çağımız felsefesini ve bilimini bu derecede etkileyen zaman kavramını anlamak için zamanın tarihsel gelişiminde ortaya çıkan anlamlarını belirlemek gerekir. Heidegger antik çağ felsefesindeki döngüsel-devinimsel zaman ve öncesiz sonrasız varlık anlayışı yerine yeni bir zaman ve varlık yorumu getirmiştir. Bu anlayış sonucu evrenin ve varlıkların açıklanması da değişmiştir. Demek ki varlığı, evreni ve insanı anlamak için, zamanı anlamak ve kavramak zorunlu olduğu kadar, zamanı anlamak için de varlığı anlamak gerekmektedir.

Heidegger'in varlığı anlamasında ve yorumlamasındaki temel ontolojik amacı varlığın zamansallığını (temporality of Being) ortaya çıkarmaktır. Ona göre, eğer zamansallık Dasein'ın varlığını olanaklı yapıyorsa, o zaman zamansal olan ancak doğru anlaşılır ve irdelenir. Çünkü varlığın geçiciliği Antik Çağ'ın zaman kuramı etkisiyle uzun süre unutuldu veya üstü örtüldü. Antik Çağ, zamanı ve zamansallığı varlıktan ayrı bir olgu olarak ele alıp inceler. Buna karşılık, eğer varlık geçici bir anlayışla yorumlanırsa zaman, varlık için temel ilke olacak­tır. Fakat Antik Çağ bu temel ilkeyi göremediği gibi, varlığın hakikatinin üzerini örtüp, onun zamansal olmasını unuttu.

Varlığın zamansallığı veya geçiciliği her ne kadar unutulsa da, Heidegger'e göre ilk defa Kant, zaman fenomenine gerçek biçimde eğildi. Fakat Kant da zaman fenomeninin varlıkla olan temel ontolojik ilişkisini göremedi. Çünkü Kant, öncelikle Descartes'ın varlık görüşüne dogmatik bir şekilde inandı; ikinci olarak da Kant, hiçbir zaman varlık problemini zaman fenomeni çerçevesinde düşünmeyi denemedi. Her ne kadar Kant zaman fenomenini varlık kuramı içine sokmadıysa da, zamanı özneye ait bir fenomen olarak görmesi yine de çok önemlidir, hatta bu bir devrimsel adımdır da. Fakat Heidegger'e göre Kant yine de zaman ve varlık konusunda belirsiz kalmaya devam etmiştir.

Heidegger geleneksel felsefenin öne sürdüğü zaman kuramı­nı eleştirir. Çünkü zaman bilen öznenin transendental içeriğine ilişkindir. Heidegger'e göre, Dasein (orada-varlık) ne bir birey, ne de geleneksel anlamda bir öznedir. Çünkü "varlık zamanda olandır" . Varlık orada-bulunmaktır, yani dünya-içinde olmak­tır. Başka bir söyleyişle zaman, varlığı ya da Dasein'in kendisi­ni içinde bulduğu bir şey değildir, aksine "Varlık zamandır."

Zaman varlığa giden yol olarak nesnelerin varlığının da an­laşılmasını sağlar. Başka bir deyişle, Dasein'in kendi varlığını anlamasını sağlayan yolun zamansal yani geçici olmasıdır. Bu geçicilik geleneksel zamandaki gibi değildir, fakat önsel zaman ya da varoluşsal zamandır. Varoluşsal zaman Platoncu, Aristotelesçi ya da herhangi bir geleneksel zaman kuramcısının anla­yışından farklıdır. Önsel ve varoluşçu zaman, varlıkları zaman içinde veya zaman ötesinde algılamaz; aksine varoluşsal ve önsel zaman varlıkları kendi varoluşları içinde görünür kılar.

Bu nedenle Heidegger, zamanı varoluşsal, ontolojik ve geçici bir yapıda tanımlar. Bu tanım gereği de zaman anlayışı gele neksel zaman kuramının temelinde olan Aristotelesçi zaman görüşü ile de ilişkili veya ona yakın değildir. Aristotelesçi ta­nım zamanı, "önce ve sonraya göre hareketin sayılması" diye ifade etmektedir. Bu tanımda zaman, sağduyu verilerinin mü­kemmel bir formülle ifadesinden başka bir şey değildir. Sağdu­yuya dayanarak yapılan ve cisimlerin hareketlerinin ölçülmesi anlamındaki zaman ise Heidegger'e göre, Dasein'ın kendisini günlük ilgilerin dünyasındaki ölçümlerin doğal sisteminde bu­lur. Bu durum ise zamanı halk zamanı, dünyasal zaman ya da sağduyu zamanı yani gündelik zaman yapar. Dünyasal zaman ise Dasein'ın ontolojik yapısı üzerine temellenmemiştir. Çünkü Dasein'ın ontolojik yapısı "ilgi" üzerine temellenmiştir. Buna karşılık, geleneksel zaman görüşü Dasein'ın ontolojik yapısı olan "ilgi"yi ya göz ardı etmiştir ya da unutturmuştur.

O hâlde varlık ve zaman Heidegger için ne anlama gelmek­tedir? İkisi nasıl bir ilişki içindedir? Varlığın ve zamanın onto­lojik yapısı ne anlama gelmektedir? veya nedir? Tüm bu sorula­rın açıklanması ve irdelenmesi zorunludur.

Dünya-içinde-varlık, (Being-in-the world ya da In-der Welt-sein) aslında geçici ve tarihseldir. Başka bir söylemle, Dasein'ın dünya-içindeki-varlığının olgusal yaşamı tarihsel ve zamansaldır. Bu nedenle de, zaman, Dasein'ın geçiciliği açısından anla­şılmak zorundadır. Zaman geçicidir veya zamansaldır denildi­ğinde ne anlatılmaktadır? Zaman varlığın içinde ya da varlığın dışında bir şey olmadığı için zaman ancak varlığın kendi haki­katidir. Geleneksel felsefe, varlığı çok anlamlılığı içinde elimizde-hazır-olan (present-at-hand veya Vorhandensen) olarak tanımlamasına karşılık, Heidegger varlığın çok anlamlılığı için­de birliğini "herhangi bir varlık yorumu için zamanın yorum­lanmasını olanaklı kılan tek ufuk" olarak görür. Çünkü varlı­ğın hakikati zamansallıktır ve ancak zamansal açıdan anlaşılabi­lir. Dasein'ın gerçek varoluşu her zaman hem hakikat içindedir hem de hakikat-olmayan içindedir. Dasein'ın varlığı kendi ken­dine olduğu kadar kendi kendine olamayandır da. Bu nedenle, hakikat ve Dasein gerçektir; bunlar salt ve mutlak özne üzerinde temellendirilemezler. Heidegger'e göre, bu görüşe uygun olarak insan düşüncesi varlığın kendi hakikatini açığa vurduğu yerde olamaz. Descartes'ın aksine, o varlığın daha önsel, orijinal doğrudan bir yolla Dasein'in us öncesi duygu tarzlarında bulunabileceğini öne sürmektedir. Böylece insan varlığı ancak sonlu ve seçici Dasein olarak kendi varlığını ortaya çıkarabilir. Pekj Dasein"in geçiciliği hangi durumlarda ve nasıl ortaya çıkmaktadır?

Heidegger Dasein'ın geçiciliğinin kendisinin "otantik (halis) ilgisinde ortaya çıktığını söylemektedir. Eğer zamansallık "ilgi" açısından ele alınıp yorumlanırsa, o zaman "otantik ilgi" Dasein'ın temel yapısı olarak kendini serimler.

Dasein'ın temel ontolojik yapısı olarak ilgi, önsel olarak ve çoğunlukla kendini günlük ortamda ortaya çıkarır. Böylece Dasein'ın varoluşu kendini ilgide gösterir. Buna karşılık, kendi sıradan gündeliğinde Dasein otantik (halis, saf veya kendi ken­dine olan) değildir. Kendi dünya-içinde-varlık olma otantikliği-ni hemen ve doğrudan göremez. Dünya-içinde-varlık olarak Dasein'ın otantik olmayan varoluşu olağan günlük yaşamında-dır. Olağan gündelik yaşamında otantik olmayan Dasein, "On­lar" (They veya Das Man) ya da "halk" olarak alışkanlıklar ve geleneklerin etkisi altında kalır. Olağan gündelik yaşamında Dasein'ın varlığı "diğerleri" tarafından belirlenir. Dasein, genel anlamıyla halktır yani onlardır. İşte bu şekliyle Dasein varlığını başkalarına göre belirler. Otantik olmayan Dasein, hep liderin arkasından giden ve liderini takip eden halktan biri olur. Fakat Dasein'ın bu otantik olmayan varoluşu, aslında bir tür aldatıcı ve yalancı varoluş tarzıdır. Otantik olmayan Dasein'ın varlığı onun hakikat içinde olmayan varoluş tarzı olarak yine de otantik Dasein'ın arayacağı tek varoluş tarzıdır. Bu çok önemli bir be­lirlemedir. Çünkü otantik Dasein varoluşunu otantik olmayan varoluşuna borçludur. Böylece Heidegger için, varlığın hakika­tini arayacak tek varoluş tarzı otantik Dasein'ın varlığından başka bir yer değildir.

Dasein'ın olağan gündelik yaşamındaki varlığının analizi ve serimlenmesi, Heidegger'i hemen Dasein'ın varlığının önsel temellerine götürecek varlık tarzlarını verir. Heidegger e göre, "otantik olmama hâli" çoğu zaman ve öncelikle bulduğumuz varoluş tarzıdır. Başka bir söylemle, hiç kimse doğuştan otantik değildir. Otantik olmayan Dasein fırlatılmış, terk edilmiş ve atılmış dasein varlığının önsel varoluş tarzıdır.

Dasein’in varlığı otantik ilgide ise, otantik olma tarzı ne demektir? Heideggere göre otantik olma(authenticity veya selbistein)kendinde-olma veya kendiyle-bir-varlık- olmadır. Bu yüzden otantik olma Dasein'ın kendi varoluşuna bağlıdır. Öte yandan diğeri tarafından belirlenmiş bir Daseın'ın varlığı otantik değildir. Otantik Dasein her zaman ve her an benim’dir. Diğer bir anlatımla, Dasein ya otantik bir varoluşa ya da otantik olmayan bir varoluşa sahiptir; ikisinin ortasında bir yerde olamadiği gibi sürekli bir varoluşta da olamaz. Dasein'ın varoluşunun bu anlamdaki yorumu tartışma konusu olabilir. Çünkü Dasein'ın varoluşu otantik olmayan bir varoluş durumundan otantik varoluş tarzına doğru geçiştir. Öncelikle otantik olmayan Dasein'ın varoluşu vardır ve otantik Dasein'a göre de bu yüzden önseldir. Daha sonra yine Dasein kendi otantik olmayan varoluşunu kendisi otantik yapar. Bu nedenle devamlı bir varo­luş tarzından diğerine geçiş anlarında Dasein ya otantik varolu­şa ya da otantik olmayan varoluşa sahiptir. Anlık varoluşlara sahip olan Dasein sürekli aynı varoluşunu koruyamaz. Bir kere otantik olan Dasein bundan sonra her zaman otantik olacak demek yanlıştır. Burada sorulacak en kesin ve açık soru şu ol­malıdır: Ne zaman ve hangi varoluş anında Dasein'ın varlığı tam ve sürekli olarak otantiktir?

En otantik varoluş tarzı "ölüm" hâlidir. Bu ise Dasein'ın varlığının yok oluşudur. O hâlde tam olarak otantik Dasein'ın varo­luşu hiçbir zaman olanaklı değildir. Çünkü ne zaman Dasein tam otantik olursa, o zaman kendi varlığını kaybetmekte, varlığını kaybeden ise otantik olamaz. Sonuçta Dasein her zaman eksik varlık olacaktır. Eğer Dasein her zaman eksik ise, o hiçbir zaman tam otantik olamayacaktır. Bu nedenle de bazen otantik bazen ise otantik olmayan Dasein her zaman ve her durumda “benim”dir. Öte yandan bazı anlarda otantik varoluşa sahip olabilen Dasein’in nasıl olup da otantik olduğunu Heidegger söylemez. Otantik olma tarzının içeriğini vermediği için onu biçimsel olarak tanımlar. Biçimsel olarak ne zaman Dasein diğerlerinin veya başkalarının önünde ise, o zaman otantiktir; çünkü kendi kendinedir. Fakat bazen Dasein başkalarının önünde de değil, onları takip eden ve kendini onlara bağlı kılan bir varoluşa sahip olabilir. Bu çok normal bir durumdur; fakat amaç her zaman bu durumdan kurtulup, Dasein'ın kendi varlığının hakikatini görmesi ve otantik olmasıdır.

Dasein'in diğerlerinin önüne sıçrayışı ve geçişi onun kendi kendinde olmasını yani otantik Dasein varoluşunda olduğunu gösterir. Böylece her zaman Dasein kendini, kendi öz olanakla­rına açmak ve otantik olmak ister. Kendini proje, plan, olanak ve varlığına açan Dasein, kendi varoluşunu olanaklı kılar. Otantik ve halis varoluş varoluşsal hakikatindedir. Başka bir anlatımla otantik Dasein varlığını kendi olanaklarını gerçekleştirmesi ile bulur. Buna karşılık otantik olmayan Dasein, kendi varoluşu yerine diğerinin varoluş olanakları içinde kalarak halktan biri olur. kendini olağan gündelik yaşam içinde bulurken kendi olanaklarını yaşamaz; fakat başkalarını takip eden biri olur. Ancak şunu unutmamak gerekir ki Heidegger için her iki varo­luş tarzı da gerçektir. Otantik olma ve olmama iki gerçek varlık tarzıdır. Her ikisi de Dasein'ın varlığının hakikatini belirtir.

Dünya-içinde-varlık olarak ilgi duyan Dasein üç tür temel karaktere sahiptir: 1- Varoluş, 2- Olgusallık, 3- Düşüş. Dasein'ın varoluşu (existence) geleneksel özcü (essence) anla­ktan daha önsel ontolojik bir yapıya sahiptir. Bu yüzden, va­roluş özü de kendi varlığında kapsar. Fakat o, yalnızca öz de­ğildir çünkü öz geleneksel felsefenin anladığı gibi elimizde-hazır-olandır. Buna karşılık Dasein'ın varoluşu elimizde-hazır-olan şeyler gibi değildir. Dasein kendi-olma hâlini seçebilen ya da kendi-olmama tarzını seçebilen tek varlıktır. Taş, ağaç, ev ve benzeri nesneler varlığa sahip değillerdir; çünkü onların varo­luşları yoktur. Onlar dünya-içinde-varlık tarzında varoluşlar değildir. Başka bir deyişle, varoluşu olmayanın varlığı da yoktur. Yalnız ve yalnız Dasein keşfeder, açar, açılır, seçer, plan yapar, proje geliştirir. Tüm bu eylemler onun varoluşunu ortaya koyar. Heidegger'e göre, nesneler ya da şeyler bunları yapamaz. Olağan gündelik yaşamında Dasein, kendin, halktan ye kalabalıktan biri olarak seçer ve kendi-olma tarzının üstünü örter, O, başkası olur. Kendinin değil, başkalarının peşinden gider. Bu varoluş tarzı onu otantik yapmaz. Fakat bu onun varlığının olmadığı anlamına da gelmez. Bu varoluş tarzı otantik varoluş tarzı kadar gerçektir. Bu anlayışla, Descartesçı görüş olan önce öz vardır, sonra onun uzamsal varlığı gelir önermesi yadsınır. Cogito en temelde vardır ve sum cogıto nun varlığından sonra gelir önermesine temel olan "cogıto ergo sum" veya düşüyorum O hâlde varım" yanlış bir biçimde öne sürülmüştür. Bu anlayışın temelinde epistemolojik bir yaklaşım vardır. Bu Dasein'ın kendinde olmama tarzı olup kendisini yanlış yorumlamasıdır. Dasein gerçek olarak kendini nasıl yorumlayıp kendinde-olabilir? Bu ancak Dasein in kendini kendi ontolojik yapısı üzerinde yorumlaması ile olanaklıdır. Heidegger’e göre, bu tür ontolojik yorum, bize önsel olanın, varoluşun, yani sumun geldiğini ve cogito'nun sum'u takip ettiğini söyler. Gerçek olan "varım O hâlde düşünüyorum" veya "Sum ergo cogito"dur.

Fırlatılmışlık veya atılmışlık Dasein'ın gerçekliği ve olgusallığıdır. Fakat bu olgusallık elimizde-hazır-olma hâli değildir, Onun temel ontolojik karakterlerinden ikincisi olan olgusallık, Dasein'ın varlığının kendisine yönelmesidir. Dasein kendini diğer tüm varlıkların arasında ve ortasında bulur. Atılmış ve fırlatılmış Dasein'ın bir fırlatıcısı veya atıcısı yoktur. Edilgen bir kelime olan atılmış olma tarzı onun ayrı bir atan tarafından atıldığını göstermez. Bu dilin kullanımı gereği ifade edilen bir kelimedir. Onun fırlatılmışlığı onun projeleridir. Atılmışlığı kendisini varlık-içinde-olma durumunun farkına vararak, planla­rını ve projelerini gerçekleştirmesi içindir. Böylece Dasein te­melde varolma ya da varolmama olanağından başka bir şey değildir. Buna karşılık varolma olanağı hiçbir zaman tamamlanamaz. Tam varlık olarak Dasein'ın en uç olanaklı olanağı "ölüm"dür. Ölüm olanağının gerçekleşmesi ise Dasein'ın varlı­ğının olanaksız olduğu varoluşsal andır.

Fırlatılan Dasein, varlıkların arasında kendi-için-orada-varlıktır. Descartesçi deyişle, orada-varlık olması Dasein’in doğal halidir veva ışığıdır (natarae lumunare). Çünkü Dasein, dünya-içinde-varlık olarak karakterize edilerek belirlenir. dünya-içinde-varlık olarak, Dasein’in bir dünya içine atılmışlığının ve diğer varlıkların arasında bulunduğunun farkına varması demektir. Kısaca Dasein kendi varoluşunun gerçekliği ile kendi yüzleşebilen tek varoluşa sahip varlıktır. Bu ise onun fırlatılmışlık ve atılmışlık gerçeği sonucu elde edilen bir varoluş tarzıdır.

Dünya-içinde-atılmış-varlık olarak Dasein, kendi proje ve planlarına doğru ilerlerken aynı zamanda bu atılmışlığı onun düşüşünü veya eksikliğini de ortaya koyar. Buradaki düşüş olumsuz bir anlamda alınmamalıdır. Hatta dinlerdeki düşüşle de karıştırılmamalıdır. Çünkü dinlerde cennetten (otantik tarzdan) yeryüzüne (otantik olmayan tarza) düşüş söz konusudur Heideggercı düşüşte bir yerden düşme veya bir şeyin eksikliği söz konusu değildir. Düşüş veya eksiklik Dasein'ın kendi varlığını halktan biri olarak kaybetmesi ile başlayan ve kendi otantik varoluşuna doğru gidiş durumu demektir. Düşüş otantik olma­yan Dasein olarak dünya-içinde-olma gerçekliğidir. Düşüş bir tür gerçekliktir. Düşüş, dünya-içinde-varlık olarak Dasein'ın kendi-olma tarzına yabancılaşarak, kendi varoluşuna kapalı hâlidir. Düşüş daha önce bulunduğu bir yerden olmadığı gibi, Dasein'in düşüşü kendisini atılmış olarak bulduğu dünyasındaki kendinin bir tür varoluşsal tarzıdır. Dünya-içinde-olmak Da­sein'a verilmiştir. Bu nedenle de düşüş ontolojik bir yapıda olup, Dasein'ın varoluşunu belirleyen bir karakterdir.

Dünya-içinde-varlık olarak Dasein kendi olanakları ve proje­lerini gerçekleştirmek isteyen varlıktır. Kaygı ve ölüm beklenti­si Dasein'ın en ekstrem olanaklarıdır. Kendi öz varlığının ölüm kaygısı ve ölümünün olanaklılığım anlaması, Dasein'ı zamansal veya geçici yapar. Heidegger. zamanın Dasein'ın ölüme doğru giden varlığını anlamasını ve olanaklarını gerçekleştirmesini sağladığını ileri sürer. Ölüme-doğru-varlık, Dasein'ın varoluşu­nun temel ontolojık karakteri olan "ilgi"nin ortaya çıkmasına neden olur. Buna ilaveten, ölüme-doğru-varlık, ilginin ontolojik temeli olarak da zamansallığı veya geçiciliği ortaya çıkarır. Çünkü ölüme-doğru-varlık olan Dasein geleceğe yönelik plan ve proje olanaklarına sahiptir.

Geleneksel zaman anlayışındaki şimdilerin, serilerin sayımı yerine, Heidegger zamansallığı (geçiciliği veya sonluluğu) za­manın üç tarzı olan geçmiş - şimdi - geleceğin birleştirici özelliği olarak yorumlar. Geçici olan varlık tüm zamanları kendi varoluşsal zamansallığında birleştirir ve zamansallığı kendi onto­lojik yapısının temelinde görür. Yani Dasein'ın varlığının hakikati, onun geçiciliğidir Çünkü Dasein kendi gelecek projelerinde kendi olanaklarını ve durumunu bulabilmek için geçmişe döner ve geçmişle birlikte şimdiyi de tecrübe eder. Böylece üç zaman dilimini şimdide yaşar. Varoluşsal anlarında ne zaman kendi ölümünün kaygı ve beklentisini duyarsa kendi varlığının ve yaşamının farkına varır. İşte ölümle yüzleşen Dasein ancak kararlı varoluşu ile otantik olabilir. Kararlılık Dasein’in varoluşunu kendi olanaklar, doğrultusunda gerçekleştirmesini sağlar. Birinin kendi ölüm kaygısı ve beklentisi, onun kendi varlığının hakikatini ve kim olduğunu anlamasını sağladığı gibi onu başkalarından ayırır. Otantik Dasein varoluşunu ve varlığının hakikatini kendi geçiciliği veya zamansallığı içinde anlar ve gerçekleştirir.

Dasein'ın varlığının temel ontolojik karakterleri olan varoluş (existence) olgusallık (facticity) ve düşüş (fallen) zaman açısından gelecek, geçmiş ve şimdiye karşılık gelir. Böylece Varlığın ontolojik yapısı zaman türleri açısından ele alınabilir ve anlaşılabilir. Zamansallığın bu üç ekstanzı (Ekstase, ecstasis) içinde gelecek en önemli rolü oynar. Çünkü gelecek, önsel ve otantik geçiciliğini oluştururken, bir üstünlüğe de sahiptir. 0tantik zamansal varoluş, kendini gelecek bakımından zamansal yapar. Bu nedenle, varlığın ya da varoluşun temel anlamı ge­lecektir. İlginin ontolojik birliği zaman ve zamanda geleceğe yönelik olduğu için otantik Dasein zamansalhgı içinde ölüme-doğru-fırlatılmış varlık olarak sonludur. Sona-doğru-varlık ola­rak Dasein'ın geleceğe doğru geçiciliği önsel olarak sonludur. O hâlde Heidegger'e göre, zaman, zamanın geçiciliği olarak önseldir ve ilginin ontolojik yapısını oluşturur.

Geleneksel felsefenin yaptığı bçimde epistemolojik yaklaşımla açıklanan zaman, varlığı veremediği gibi zamanın kendisini de veremez. Yine epistemolojik varlık yaklaşımı da zamanı veremez. Zaman ancak ontolojik ve varoluşsal yaklaşımla kavranıldığı zaman, varlığın otantik kararlılığındaki hakikatini verebilir. Sonuç olarak, zamansallık otantik ilginin anlamı olarak Dasein’in dünya-içinde-varlık olduğunu anlamasını ve kendi varoluşunun kararlılığını kavramasını sağlar. Zaman, dünyaya ilgi duyan varlık olan Dasein’in varlığını gerçek, sonlu ve geçici yapar. Zamansallık ise varoluşu, ogusallığı ve düşüşün birliğini olanaklı yapar. Zamansallığın ekstanzları otantik ve otantik olmayan Dasein’in varlığının olanaklılığı içinde varlığın çok anlamlılığının birliğini olanaklı kılar. Kısaca zaman, varlığın ontolojik temelinin ve kendi hakikatinin anlamını görünür yapa­rak, onları açığa çıkarır. Zamanın zamansallığı varlığı varlık yapar.